Benim Hüzünlü Orospularım : Kitap İncelemesi

Merve Akpınar
3 min readJul 2, 2019

--

“Bir keresinde bu yatak öykülerinin başıboş hayatımın sefil yanlarını anlatacak bir kitap için iyi bir malzeme olacağı gelmişti aklıma,kitabın adı da gökten inivermişti sanki: Benim Hüzünlü Orospularım.”

1982 Nobel Edebiyat Ödülü’nü de almış olan Gabriel Garcia Marquez’in, dünyanın en büyük yazarlarından biri olduğunu herkes biliyor. Yazdığı son romanı Benim Hüzünlü Orospularım’la yine dünya kitap dünyasının doruğuna oturdu. Yazar, bu kez, doksanını bulmuş çok yaşlı bir gazete köşe yazarının ağzından müthiş bir aşk serüvenini dile getiriyor. Son yılların en güzel aşk romanlarından biri. Büyülü Gerçekçilik akımının yaratıcısı bu büyük ustadan büyüleyici bir roman daha. Kolombiyalı yazar, bu kitapta 90 yaşındaki bir adamla 14 yaşında bir yeniyetmenin ilişkisini anlatıyor…

Doksanıncı yaşımda, kendime bakire bir yeniyetmeyle çılgınca bir aşk gecesi armağan etmek istedim. Aklıma Rosa Cabarcas geldi, hani şu gizli genelevinde eline bir yenilik geçtiğinde hatırlı müşterilerine haber veren kadın. Daha önce öyle şeylere ya da onun baştan çıkarıcı müstehcen önerilerinin hiçbirine asla kapılmamıştım ama benim ilke sahibi biri olduğuma hiç inanmazdı o. Ahlâk da bir zaman sorunudur, derdi, yüzünde hınzır bir gülümsemeyle, görürsün bak…

Gabriel García Márquez’in okuduğum ilk kitabının “Yüzyıllık Yalnızlık” olması gerekiyordu evet biliyorum ama bu kitap 1 yıla yakın süre önce biri tarafından hediye edilmişti ve o zaman okumamıştım. Şimdi de sanırım okumaya hazır hissettiğim için okudum. Neden bu kitabı okumamı istediğini sonunda anlamış oldum. Geçmişe dönebilsem kesinlikle verdiği an okurdum ama işte bunu her zaman yapıyorum. Her zaman geç kalıyorum. Neyse amaç kitap yorumuydu…

Kısacık bir kitap ama dev bir hikaye öncelikle bunu belirtmem gerekir. 90 yaşında hayattan tamamen umudunu kesmiş bir adam aşkla tanışıyor ve bize anlatıyor.. Birine yanındayken çıplakken bile dokunmamak.. Adamın yaşını boş verin hangi yaşta olursa olsun seven bir adam dokunamazdı.. Dokunmadı.. Sadece seyretti..

Tamam bu kitaba kesinlikle torpilli yaklaşıyorum çünkü içinden böyle bir aşk çıkmamalıydı! Hayran kaldım her cümlesine.. Kesinlikle herkesin okumasını tavsiye ederim. Bolca alıntı yapacağım affınıza sığınarak..

“Delgadina Delgadina sensin gönlümün sevdiği. Haydi kalk Delgadina giy şu ipekli eteği.”

“Biliyorsun, Delgadina, şöhret çok şişman bir hanımdır, hiçbirimizle yatmaz, ama uyandığımızda hep yatağın karşısında bize bakmaktadır.”

” Katedralin saati yediyi vurduğunda gökyüzünde pembe renkli, berrak, tek bir yıldız vardı; geminin biri kederli bir veda çığlığı attı;yaşayabilecekken yaşanmamış tüm aşkların sıkıntısını bir Gordion düğümü gibi hissettim gırtlağımda.”

“Sabahın erken saatlerinde nerede olduğumu hatırlayamayarak uyandım. Kız, sırtı bana dönük olarak cenin gibi kıvrılmış uyuyordu hâlâ. Onun karanlıkta kalktığını ve banyoda sifonun sesini duymuşum gibi belirsiz bir duyguya kapılmıştım, ama rüya da olabilirdi. Bu benim için yepyeni bir şeydi. Kadınları baştan çıkarma hünerlerinden haberim yoktu benim, bir gecelik sevgililerimi ben hep hoşluklarından çok ücretleri için seçmiştim, çoğunlukla yarı giyimli olarak ve her defasında birbirimizi olduğumuzdan daha iyi hayal edebilmek için karanlıkta yatarak, sevgisiz sevişirdik. O gece, uyuyan bir kadının vücudunu, arzunun zorlamalarına kapılmadan ya da edep duygusunun engellerine takılmadan seyretmenin inanılmaz zevkini keşfetmiştim.”

“Insanların sonunda başkalarının sandığı gibi biri olmaması imkansız.”

“…O gece, uyuyan bir kadının vücudunu, arzunun zorlamalarına kapılmadan ya da edep duygusunun engellerine takılmadan seyretmenin inanılmaz zevkini keşfetmiştim.”

“Birlikte kahvaltı ederken gözlerinde ki o hüzünlü bakışı hiç unutamadım;
Neden beni bu kadar yaşlıyken tanıdın? Der gibi
Doğruyu söyleyerek yanıtladım onu;
İnsan gerçekte olduğu değil, hissettiği yaştadır.”

“Benim kuşağımın hayatta açgözlülüğü öğrenen gençleri, gelecekle ilgili hayallerini bedenen de ruhen de unutmuşlardı, ta ki sonunda gerçekler geleceğin onların hayal ettikleri gibi olmadığını onlara öğretene ve nostaljiyi keşfedene kadar.”

“Yavrucuğum, bu dünyada yalnızız.”

“Sonunda gerçek yaşam buydu işte, kalbim kurtulmuş, yüz yaşımdan sonra herhangi bir gün mutlu bir can çekişmesi içinde aşktan ölmeye mahkum olmuştu.”

“Dünyada hiç sevmediğim bir şey varsa o da zorunlu bayramlardır, insanlar sevinçten ağlarlar, iki bin yıl önce yoksul bir ahırın içinde dünyaya gelen bir çocukla hiç ilgisi olmayan havai fişekler, aptalca Noel şarkıları ve krepon kağıdından yapılma süslemeler vardır.”

“Hayatta hiç bir becerisi, parlak hiçbir yanı olmayan, soyu tükenmiş biriyim.”

“Kimse sana benim kadar katlanamazdı.”

” İnsanın aşkından ölmesinin dilde hoş görülebilir şiirsel bir abartı olduğunu düşünmüşümdür hep. O akşam , bir kez daha kedisiz ve onsuz olarak eve döndüğümde yalnızca insanın ölmesinin mümkün olduğunu değil, benim de böyle yaşlı ve kimsesiz bir halde aşkımdan ölmemde olduğumu anladım. Ama aynı zamanda bunun tam tersi bir gerçeğin de geçerli olduğunun farkına varmıştım ; yaşadığım kabusun verdiği zevki dünyada hiçbir şeye değişmezdim .”

” … Heyhat, bu aşksa , nasıl da acı çektiriyor .”

“Kimse aldatmasın kendini, sakın sanmasın ki daha uzun sürecek beklediği hayat, daha önceki gördüklerinden. Çünkü hepsi aynı hızla geçip gidecek.”

” Seks, insanın aşkı bulamadığında elinde kalan bir tesellidir. ”

--

--

Merve Akpınar

Kitap kurdu, filmlere ve müziklere aşık, anıları her zaman saklayan, hayatı seven, güneşin doğuşunu izlemeye bayılan, dünyaya gelişin bir amacı olduğunu düşünen